CHP LİDERİ KILIÇDAROĞLU, RİZE’DE MUHTARLAR VE STK TEMSİLCİLERİ BULUŞMASINDA KONUŞTU

Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Rize’de Kanaat Önderleri, Muhtarlar ve STK
Temsilcileri Buluşmasının açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi.
Efendim öncelikle katılan
bütün dostlara şükranlarımı sunuyorum. Siyasetin Türkiye’de genellikle bir
kavga aracı olduğu algısı toplumun belleğinde var. Ama siyaset iyilikte yarışma
olmalı, güzel şeyler için yarışmalıyız, güzel şeyler için yarışabilirsek
Türkiye’yi aydınlığa kavuştururuz. Kısır tartışmalardan Türkiye’nin çıkması
lazım. Kısır tartışmalardan Türkiye çıkarsa önünde hiçbir engel kalmaz. Bunu
şunun için anlatıyorum, bugün geldiğimiz tablo iç açıcı bir tablo değil. Öyle
bir noktaya toplum taşındı ki komşumuzun kimliğini soruyoruz acaba hangi
kimlikten, komşumuzun inancını soruyoruz acaba hangi inançtan, komşumuzun yaşam
tarzını soruyoruz acaba hangi yaşam tarzından. Siyasetin konusu bunlar değil.
Siyasetin konusu ülkenin sorunları varsa bunu nasıl aşacağız. Siyasetin
sorunların çözümü için sosyal kimlikler üzerinden politika yapmak ve
geliştirmek zorundasınız. Ne demek sosyal kimlikler? Esnaf bir sosyal kimliktir
her görüşten esnafımız var. Esnafın sorunlarını masaya yatırırsan sorunu
çözersin. Sanayici bir sosyal kimliktir, çay üreticileri bir sosyal kimliktir,
fındık üreticileri bir sosyal kimliktir, taşeron işçileri bir sosyal kimliktir.
Biz sosyal kimlikler üzerinden değil kişinin elinde olmayan kimlikler üzerinden
siyaset yapıyoruz. Kim anne ve babasını seçme özgürlüğüne sahip yok öyle bir
şey. Ama kimin bakkalı olup olmayacağına kişi kendi özgür iradesiyle karar
verir. Geleneği vardır, töresi vardır, babadan mirastır gelmiştir yapar. İşçi
bir sosyal kimliktir. Apartman görevlileri bir sosyal kimliktir. Muhtarlar bir
sosyal kimliktir. Ve rahmetli Ecevit sosyal kimlikler üzerinden giderek
Ekonomik ve Sosyal Konseyi kurdu. Eğer bir ülkede sorun varsa Ekonomik ve
Sosyal Konseyde sanayiciler var, esnaf var, çiftçi var, sendikalar var hep
beraber oradalar. Bir tarafında da bakanlar var. Arkadaş sizin derdiniz nedir
anlatın. Çözecek kim? Bakanlar onlarda orada. Siz sorunu yaşayandan sorunu
dinlemezseniz sorunu çözemezsiniz. Bugün Rize’deyim. Kısaca Rize’nin tarihine
de gireceğim. 3 il Türkiye’de çok önemlidir 3 il. Birisi Rize’dir, diğeri
Karabük’tür, diğeri Kırıkkale’dir. Niçin Kırıkkale? Küçük bir köydü cumhuriyet
kurulurken küçücük bir köy. Ama o köy bugün il. Ne var orada? Cumhuriyet bütün
imkansızlıklara rağmen orada entegre savunma sanayini kurdu. Barutundan
silahına kadar her şey orada üretildi. Orası bugün büyük bir ilimizdir. Ama kan
kaybediyor tıpkı Rize gibi. İkincisi neresi? Karabük. Bir köydü Karabük. Şimdi
demir çelik sanayinin önemli aktörlerinden fabrikalarından birisi var. Orası da
köydü il oldu. Rize küçücük bir vilayetti, balıkçılıkla geçiniyordu, çayın
Ç’sini dahi bilmiyordu. Ama bugün çay konusunda önemli bir marka. Türkiye
genelinde tek, tekel pozisyonunda. Ama bu önemli markayı bir dünya markasına
dönüştürebildik mi? Hayır. Rizeli kardeşlerime sormak isterim. Kışın üzerine
kar dünyada çay nerede var? Sadece Rize’de var. Biz bunu anlatabildik mi, biz
bunun ne kadar değerli bir marka olduğunu söyleyebildik mi? Biz çayın
kalitesini artırmak için oturup özel bir ARGE çalışmasını yapabildik mi?
Siyasetin konusu bu. Siyasetin konusu bu olmazsa herkes kaybediyor, sanayicisinden
işsizine kadar herkes kaybediyor. Siyasetin konusu bu olursa herkes kazanıyor.
Kaybedeni yok bu işin. Peki bunu yapan devlete ne diyoruz biz? Sosyal devlet
diyoruz. Yani gelir dağılımını dengeleyen devlet, yani işsizlikle mücadele eden
devlet, yani açlıkla ve yoksullukla mücadele eden bir devlet. Yani herkesin
sosyal güvenlik hakkının teslim edildiği bir devlet. Buna biz sosyal devlet
diyoruz. Çiftçide kazanacak, sanayicide kazanacak, fabrikadaki işçide
kazanacak, işsize de iş bulunacak. Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Sosyal
devletin anahtarı budur.
Eğer hala bugün biz
21.yüzyılın Türkiye’sinden söz ediyorum. Hala bugün biz, evlatlarımız sınava
girip, üniversiteyi kazanıp Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, 81 ilden herhangi
bir yeri kazandı eğer çocuğumuzu gönderirken ya bu çocuk nerede kalacak arayışı
içine giriyorsak bir sorunumuz var demektir. Hadi varlıklı aileyi anladım gider
en iyi kalır, dairesini tutar. Pekigaribanı ne yapacağız? Asgari ücretlinin
çocuğu üniversiteyi kazandı İstanbul’da en iyi üniversiteyi kazandı, en
başarılı çocuk nerede kalacak ve nasıl kalacak? İşte sosyal devlet o çocuğun
yanında olan devlettir. O nedenle söyledim, inşallah iktidarımızda bir yıl
içinde Türkiye Cumhuriyeti devletinde yurt sorununu bitireceğim. Herkesin
çocuğu birer kişilik, ikişer kişilik odalarda, sıcak suyu, soğuk suyu, geniş
bant internet erişimi olan yerde kalacak. Yurt binası yapmak çok zor bir iş mi?
Değil. Birde bununla ilgili bir kurum kurmuşuz adına da TOKİ diyoruz. Sen lüks
evler yapacağına öğrencilerimize yurt yapsana senin görevin bu değil mi. Ama yapmadılar.
Dolayısıyla bizler kavgacı siyasetten arınıp ülkenin geleceğini düşünen ve
iyilikte yarışan bir siyaset zemini üzerine siyasetimizi inşa etmeye
çalışıyoruz. Bunu yaparsak başarılı oluruz.
Çay konusu, 6 Şubat 1924.
Belki bu salonda bulunanların hiçbirisinin hayatta olmadığı, babalarının bu
coğrafyada yaşadığı bir tarih 6 Şubat 1924. Meclisten bir kanun çıkar, Rize
vilayeti ile Borçka kazasında fındık, portakal, limon, mandalina ve çay
yetiştirilmesine dair kanun. 407 sayılı kanun, 1924. Batum’da çay var,
Türkiye’de çay yok, Gazi Mustafa Kemal görev verir ya bu çay iklim uygun, bu
çayı biz Rize’de üretebilir miyiz diye ve ziraat umum müfettişi Allah rahmet
eylesin Zihni Derin’e görev verirler, bir araştırın bakalım biz Rize’de çay
üretebilir miyiz? Dışarıdan çay alacağımıza kendimiz üretebilir miyiz diye.
Araştırılır evet Rize’de de çay üretilebilir. Karar alınır, 1937 yılında 20
ton, 1939 yılında 30 ton, 1940 yılında 40 ton çay tohumu Batum’dan ithal edilir
ve Rize’ye getirilir ve çaylar ekilir. İlk yaş çay yaprağı hasadı 1938 yılında
gerçekleştirilir. Ve ilk çay fabrikası 1947 yılında Rize’nin Fener mahallesinde
rahmetli İsmet İnönü’nün katılımıyla Merkez Çay Fabrikası açılır. Girişi neden
böyle yaptım biliyor musunuz? Dedim ya negatif siyasetten bir şey çıkmaz. Zaman
zaman bizi eleştirirler, eleştirebilirler de. Biz Cumhuriyet Halk Partisi her
şeyi yüzde yüz doğru yaptı diye bir iddiada bulunmuyoruz. Eksiğimizde olur,
yanlışımızda olur, kusurumuzda olur, kabahatimizde olur. Önemli olan aynı
kusuru, kabahati tekrar etmemektir. CHP’nin tek dikili ağacı yok. Peki bu
fabrikayı kim kurdu kardeşim? Az önce örnek verdim Kırıkkale’de entegre savunma
sanayini kim kurdu? Ereğli’deki demir çeliği kim kurdu? Uşak’taki şeker
fabrikası yumurta satılarak kuruldu kim kurdu? Kayseri’de 1921 yılında uçak
fabrikasının temeli atıldı. 9 yıl sonra Kayseri’den kalkan ilk uçak Ankara’ya
indi, Ankara Etimesgut’ta uçak fabrikası motorlarının temeli atıldı. 1940’lı
yıllarda dünyaya uçak ihraç eden 5 ülkeden birisiydik. Kendi tarihimize
yabancılaştık biraz. Kendi tarihimizi iyi bilmeliyiz ve çocuklarımıza da iyi
öğretmeliyiz.
Dolayısıyla bugün 47
fabrika var ÇAYKUR’a ait, 160 fabrikada özel sektöre ait ve Rize’nin ana
omurgasını çay oluşturuyor. Ülkeye yarattığı katma değer 3 milyar dolar. 3
milyar dolar Rize için iyi bir rakam. Yeter mi? Hayır. Artması mı lazım? Evet
artması lazım. Bu hayat standardına hiç kimseyi mahkum edemeyiz. Bu hayat
standardının üstüne çıkarmalıyız. O zaman biz dünyayla rekabet edebiliriz, o
zaman daha güçlü olabiliriz. Bunu yapmamız lazım.
Değerli arkadaşlarım, 1963
yılına kadar ürettiğimiz çaylar bize yetmedi dışarıdan çay aldık ithal ettik
çay. 1963 yılına gelince Rize’deki çay üretimi Türkiye’deki çay tüketimini
karşılıyordu. Çünkü biz 240 milyon çay bardağı çay içiyoruz bir yılda ve
ihtiyacımızı karşıladı. 63, şimdi 2021’deyiz ve bir sorunlar yumağıyla karşı
karşıyayız. Birincisi şu, çay üreticileri gerçek anlamda örgütlü değil. Çay
üreticileri bir arada örgütlü olabilseler daha güçlü olabilecekler. Sadece
gübre konusunda örgütlüler. Diğer alanda örgütlü değiller. Çay üretici sayısı
2002’de Rize’de 203 bin 28 kişi çay üreticisi olarak görülüyor. 2019’da 203
binden 199 bin 645’e düşmüş vaziyette. Yani çay üretimi konusunda tekel olan
Rize bu tekelin hakkını alamadığı için veya bu tekelin hakkı teslim edilemediği
için Rize göç verir durumda. Dışarıya göç veriyor. Az önce söyledim, üzerine
kar düşen çay yaprağı dünyada sadece Türkiye’de var. Bu çok ama çok önemlidir.
Çayın kalitesi açısından, damak tadı açısından çok önemlidir. Biz bunu dünyaya
anlatamadık. Çünkü ARGE çalışmaları yaptıramadık. Bu konuda hükümetlerin eksiği
var ARGE çalışmaları yapılmalıydı, daha kaliteli, daha nitelikli çay ve bunun
dünyaya tanıtımı yapılmalıydı. Bu yapılmadı. Çay fiyatlarının düşüklüğü her
sene olur bu. Fındıkta ve çayda vay efendim çay fiyatı böyle, taban fiyat şöyle
ve bu bir istikrarsızlığı besliyor. Oysa üretimde istikrar aynı zamanda fiyatta
istikrar demektir. Ben zarar edeceksem niye ekiyim. Başka bir şey ekemiyorum. Söksem
yerine yeni bir şey diksem o da zaman alacak ben tamamen aç kalacağım. Bir
istikrara ihtiyacımız var. Çay üretiminde fiyatlandırılmasında bir istikrara
ihtiyacımız var. Ayrıca çay bahçeleri yaşlandı bunların yenilenmesi lazım.
Bunun içinde teşvik var ama bu teşvikin biraz daha güçlü olması lazım.
ÇAYKUR’un çay işleme kapasitesi düşük. Bu kapasitenin yükseltilmesi lazım.
Çünkü ÇAYKUR şuanda çay üreticisini bir anlamda manipüle eden bir kuruma
dönüşmüş durumda. Ben almıyorum diyor, kapasitem doldu diyor. Nereye gideceğim?
Oraya gideceksin özel sektöre. O da taban fiyatın altında veriyor, bu çayında
beklemeye tahammülü yok. Buzdolabı değil, otomobil değil, çamaşır makinası
değil. Aldın aldın almadıysan çöp sepetine atacağız. Düşük fiyata mahkum
ediyorsunuz. Bu da doğru değil. Dolayısıyla kapasitenin artırılması lazım
rekabetin sağlıklı oluşması açısından eğer özel sektörde bu işe girecekse.
ÇAYKUR’un yönetiminde üreticiler yok. ÇAYKUR bir kamu kuruluşuysa onun
yönetiminde üreticide olacak. Ziraat Odası Başkanı aynı zamanda ÇAYKUR
yönetiminde de görev alacak. Çünkü üreticinin derdini dile getirecek orada.
ÇAYKUR bir özel kuruluş değil ama bir kamu kuruluşu. O zaman Ziraat Odaları da
bir kamu kuruluşudur. Orada görev almalı ve üreticinin derdini dile getirmeli.
Ve ÇAYKUR’un bu hale gelmesinde de, çayın bu hale gelmesinde de en büyük
kabahat politikacılarda. Bir politikacı olarak söylüyorum bunu. Her zaman oyu
bir ranta nasıl çevirebiliriz arayışı içinde fiyat şöyle olacak, taban fiyat
böyle olacak. Objektif bir kural koyarsın herkes bilir ki, ben seneye ne
kazanacağım. Benim elimde çay kalmayacak, ben bunu makul bir fiyatla satacağım.
Bunun kuralını koyarsın. Objektif bir kural koyarsın çay üreticisi de rahat
eder, özel sektörde, kamuda herkes bilir ne yapacağını. Bir belirsizlik ortamı
içinde çay üretimi yıllardır devam ediyor. Belirsizlik ortamını da
politikacılar nasıl ranta çevirebiliriz, nasıl oy alabiliriz, nasıl üreticiyi
kandırabiliriz arayışı içine giriyorlar. Bu da son derece tehlikeli bir
yöntemdir.
Bir başka sorun kaçak çay.
Ben bazen eleştiririm derim ki, bu sınırlar yolgeçen hanına döndü kızarlar
bana. Peki bu kaçak çaylar nereden geliyor? Rize mi üretiyor kaça çayı? Hayır.
Hakkari mi? Hayır. Çankırı mı? Hayır. İstanbul mu? Hayır. Nereden geliyor bu
kaçak çaylar? Binlerce ton kaçak çay geliyor ve tüketiliyor. Arayanı var mı?
Yok. Soranı var mı? Yok. Nasıl oluyor bu? Fırından buyurun ekmek çalın bakıyım
hemen yakalar sizi götürürler değil mi niye hırsızlık yaptın diye. Karnı aç
ekmek çalıyor. Binlerce ton kaçak çayı Türkiye’ye sokuyorsunuz tüketiliyor her
yerde şakır şakır kimsenin sesi bile çıkmıyor. Az önce yukarıda çay bahçelerini
gezerken söyledim, Rize’de burada bütün kanaat önderlerinin önünde söyleyeyim,
inşallah oylarınızla iktidar olacağız, ben o kaçak çayların tamamını toplayıp
Rize meydanında yakacağım ben bunun sözünü verdim. Benim, bu ülkenin insanının
alın terini çalıyorlar. Bu insanlar tek geçim kaynağı çay. Elinden alıyorsun
bunu kaçak çayı sokuyorsun, her tarafta şakır şakır satılacak kimsenin sesi
çıkmayacak. Peki o çay üreticisinin hakkını kim savunacak, adaleti kim
gerçekleştirecek? Bunu yapacağız. Desteğinizle, dostlarımızla beraber biz bunu
yapacağız.
Başka bir şey daha. Çayı
topluyorsunuz üretim hattına gelinceye kadar almıyorlar son dakikaya kadar.
ÇAYKUR niye gerekli önlemi almıyor kardeşim? Son dakikaya kadar almayınca düşük
fiyatla satmaya mahkum oluyor. Ara dönemi kaldıracaksınız. Oraya da güvence
getireceksiniz. Çayda ihracat miktarımız çok düşük. Çünkü çayın kalitesini artıramadık,
ARGE’yi yapamadık yeteri kadar. Bunu artırmamız lazım. Bunun için çalışmak
gerekiyor. 2006 yılından itibaren çayda net ithalatçı konumuna düştük.
İhracattan daha fazla çay ithal ediyoruz dışarıdan kaçak hariç. Resmen çay
ithal ediyoruz. Yeri geldiğinde kendi çay üreticimize rekabet için gümrük
vergisini düşürüyoruz efendim ucuz çay getirdik diyoruz. İyi de kardeşim o
ülkelerde çay üreticisi teşvik alıyor mu devletten? Teşvik alıyor. Birde sen
vergiyi indiriyorsun, birde getiriyorsun burada rekabet imkanı sağlıyorsun peki
bizim vatandaş ne olacak? Onu soran yok. Onu da çözeceğiz. 50 bin ton kuru
kaçak çayı da bunun dışında ithalat dışında. İthalattan örnek vereyim. 2003 –
2021 dönemi 172 bin ton kuru çay ithal etmişiz, 412 milyon dolar para ödemişiz.
Sadece 2020 yılında geçen yıl 22 bin 500 ton kuru çay ithal etmişiz, 46 milyon
dolar para vermişiz. 2021 yani bu yılın ilk 7 ayında içinde bulunduğumuz yılın
ilk 7 ayında 12 bin 800 ton kuru çay ithal etmişiz, 27 milyon dolar ödeme
yapmışız. 27 milyon doları biz çay üreticisine versek ne olurdu? Rize’de ne
olurdu? Yabancıya vereceğimize kendi insanımıza versek, çayın kalitesini
artırsak, ARGE’ye önem versek, reklamını iyi yapsak ne olurdu? Bunlar sorunlar
çözmemiz lazım. İyi de nasıl çözeceğiz.
Birincisi şu; az önce
söyledim ÇAYKUR’un yönetiminde mutlaka üretici temsilcisi olması lazım. Birinci
temel kuralımız o üretici temsilcisi olması lazım. İki; ARGE’ye önem vermek
lazım. Özellikle buradaki üniversitenin çay konusunda ARGE’ye özel bir ağırlık
vermesi lazım. Çayın niteliğini, kalitesini artırmak için ne gerekiyorsa onun
yapılması lazım ve bunun dünyaya tanıtılması lazım. Türk çayının ne kadar
değerli olduğunu, damak zevki açısından ne kadar değerli olduğunu anlatmamız
lazım. Organik çay üretimine özel bir ağırlık ve özel bir teşvik verilmesi
lazım. Gübre dolayısıyla çay bahçelerinin ciddi sorunlar yaşadığının
farkındayız ama bunu çözmek belli bir zaman dilimi içinde çözmek mümkündür.
Kaçak çay ticaretiyle ciddi bir mücadele yapmak lazım.
Bakın sevgili Rizeliler,
kaçak çayın Türkiye’ye girişine imkan veren siyaset kurumudur, güvenlik güçleri
değil. Eğer siyaset kurumu dese ki güvenlik güçlerine ben size müdahale
etmeyeceğim yakalayın koyun Rize meydanına ve yakın. Ders alsınlar bir daha
kimse yapmasın. Bu söylenmediği için kaçak çay rahatlıkla geliyor. Tipik bir
örnek vereceğim. Kilolarca uyuşturucu yakalandı Mersin limanında yakalandı,
Dilovası’nda yakalandı kilolarca hatta tonlarca diyeyim daha doğrusu uyuşturucu
yakalandı. Emniyet gitti buldu yakaladı. Hiçbir savcı soruşturma dahi açamıyor.
Bir savcı neden soruşturma açmaz, görevini yerine getirmez? Baskın siyaset
olduğu için yoksa savcı soruşturma açar açmaz olur mu? Ekmek çalanı
yakalıyorsun hemen götürüyorsun. Tonlarca uyuşturucu gelecek soruşturma açan
yok, tonlarca kaçak çay gelecek kimsenin haberi olmayacak. Hepimiz görüyoruz
zaten.
Efendim hasat edilen
çaylar üretim zincirine gelinceye kadar kontrol edilmeli ve o süre aşılmamalı
bunun önlemi mutlaka alınmalı. Maliyet artı kâr. Bu kavramı Rizeli kardeşlerimin
unutmamasını isterim. Öyle her sene taban fiyat şöyle oldu, taban fiyat böyle
oldu. Maliyet artı kar. Maliyeti kaç kardeşim dönümünde? Maliyeti bellidir,
kullandığı gübre bellidir, emeği bellidir, işçiliği bellidir, toplaması
bellidir maliyeti bulacaksınız. Kimle? Ziraat Odası Başkanı gelecek, çayın
dönümünü biz şu maliyete elde ediyoruz diye. Dönümüne şu kadar harcama
yapıyoruz. Üzerine makul bir kar vereceksiniz ve diyeceksiniz ki bu taban
fiyattır kardeşim. Bunun altında özel sektör dahil hiç kimse çay almayacak. Bu
taban fiyatın altında hiç kimse çay almayacak. Yasaklayacaksınız. Ve böylece
herkes şunu bilir, gübre fiyatı arttı, ilaç fiyatı artı. Yok kardeşim ben
maliyete bakarım, maliyetimin üzerine makul bir kârı koyarım, koyduğum kârı Ziraat
Odası Başkanı gelir der evet bu makul bir fiyattır çiftçi bundan zarar etmez,
üretici bundan zarar etmez bu taban fiyattır. Bu taban fiyatın altında hiç
kimse mal almayacak. İstiyorsa vatandaş daha yüksek bir bedel oraya satsın
eyvallah ama taban fiyatın altına yani üreticiye zarar ettirecek bir politikaya
izin verilmemesi lazım. Yoksa perişan olacağız. Çayı tüketeceğiz ve o çay bizim
boğazımızdan inerken bu çayı üreten kişinin kazandığını da biz bilmeliyiz.
Dökülen alın terinin kadrini, kıymetini biz bilmeliyiz. Bunun yapılması lazım.
Efendim çay bahçeleri
bölünüyor, fındık bahçeleri gibi. Fındık ve çay için şunu da söyleyeyim, bazı
bölgeler vardır ki devletler açısından o bölgeler stratejiktir. Çay Rize için
stratejik üründür. Çünkü çay dışında başka bir şey yok. Halkın büyük
çoğunluğunun geçim kaynağı Rize’de, Artvin’de nedir? Geçim kaynağı çaydır başka
bir şey yok. Var ama balıkçılık onun da mevsimi var. Dolayısıyla stratejikse
burayla ilgili kararları uzun erimli almak zorundasın. O nedenle maliyet artı
kâr diyorum. Gübreden şikayet gübre fiyatları çok arttı. Gübreciye soruyoruz
niye fiyatı artırdın? Dolar arttı kardeşim ben bunun hammaddesini dışarıdan
getiriyorum ben de zarar edemem. Ben zarar edersem gübre gelmeyecek. Gübre
gelmezse başka bir şey olacak. Peki siyaset kurumu ne yapacak? O gübreyi biz
Türkiye’de üretmeliyiz niye dışarıdan ithal ediyoruz? Türkiye Cumhuriyeti
devleti gübre üretemiyor mu, fabrika kuramıyor mu? Dışarıdan niye getiriyoruz?
Eti, nohudu, mercimeği, canlı hayvanı niye dışarıdan getiriyoruz, niye kendimiz
üretmiyoruz?
Değerli arkadaşlarım,
ÇAYKUR Genel Müdürlüğü de özel çay fabrikalarıyla kuru çay sözleşmesi
yapabilmelidir. Kapasitem yetersizse alacaksın kardeşim tabandan fiyattan,
öbürü almıyorsa sen alacaksın, öbür firmalarla çalışmıyorsa sözleşme yapacaksın
kuru çay üretimini yapacaksın ve dağıtacaksın. Çay üreticilerini korumak için
bir çay borsasının kurulması lazım, çay borsası olması lazım. Bu borsa olduğu
takdirde çay üreticilerinin birliği olacak, beraberliği olacak, ortak ses
çıkaracaklar, birlikte mücadele edecekler. Ziraat Odasıyla beraber olacaklar.
Böyle bir borsanın ihtiyacı var.
Ve ÇAYKUR’un Türkiye
Varlık Fonundan çıkarılması lazım. Diyeceksiniz ki, Türkiye Varlık Fonu bütün
varlık orada ÇAYKUR’u niye çıkarıyorsunuz? Kim Varlık Fonu’na girdiyse hangi
kurum tamamı zarar ediyor şimdi. Örnek mi ÇAYKUR’u vereyim size.
Bakın değerli arkadaşlar,
2015 yılında ÇAYKUR’un kârı 22 milyon 700 bin lira kârı var. 2016 yılında 82
milyon 100 milyon lira kârı var. 2017 yılında varlık yönetim şirketine
devrediliyor ÇAYKUR 2017’de bir yıl önce 82 milyon kâr eden ÇAYKUR 2017’de 267
milyon lira zarar ediyor. 2018 yılında 657 milyon lira zarar ediyor. 2019
yılında 635 milyon lira zarar ediyor. 2020 yılında 547 milyon zarar ediyor. Dönüp
size şunu söyleyecekler, ÇAYKUR’u kapatmamız lazım çünkü hep zarar ediyor. Ne
olacak? Sizi teslim edecekler sadece özel sektöre. O nedenle ÇAYKUR’un varlık
fonundan kesinlikle süratle çıkarılması lazım. Eskiden kâr eden ÇAYKUR niye
zarar ediyor, hangi gerekçeyle zarar ediyor? Kim batırdı ÇAYKUR’u ve niye
batırdılar ÇAYKUR’u? Madem çay Rize için bir stratejik sektörse ÇAYKUR’u
koruması gereken ÇAYKUR’da stratejik bir kurumdur. Böyle bakmadığınız takdirde
Rize’yi ayağa kaldıramazsınız. Ve kısır politik tartışmaların ötesine
çıkaramazsınız olayı.
Ve en son değerli
arkadaşlarım, bir çay kanununun çıkması lazım yeni bir çay kanunu. Bütün
bunları dikkate alarak bir çay kanununun çıkması lazım. Bütün bunlar dikkate
alınarak bir ÇAYKUR teklifi hazırlandı. Hazırlayan kişi sizin hemşeriniz ön
sırada oturuyor Sayın Mehmet Bekaroğlu, bizim diğer Artvin ve Trabzon
milletvekillerimiz ve diğer milletvekilleri de imzaladılar. Haberi olmayan
arkadaşlarımın bu ÇAYKUR kanun teklifine bakmalarını isterim. Söylediğim bütün bu
eleştirileri ve bütün önerileri kapsayacak şekilde. Ve her Rizeli demeli ki
evet bu kanun çıkmalı. Şunu söyleyebilirler, efendim CHP muhalefet bu kanun
teklifini verdi biz bunu kabul etmiyoruz. Ben bunu siyaseten de makul
görebilirim o zaman siz verin kardeşim biz destek verelim. Sorun nedir? Sorun
çözmektir, var olan bir sorunu çözmemizdir. Bunu çözmemiz lazım.
Aramızda muhtar
arkadaşlarım var. Çay işini bir tarafa bırakıyorum. Düşüncelerimiz belli oldu,
bir sorunu nasıl çözeceğimiz konusunda ne kadar iyi dersimize çalıştığımızı
bilmenizi isterim. 27,5 yılını devlete veren, 27,5 yılda vergi nasıl toplanır,
para nasıl harcanır, israf nasıl önlenir, bütçe nasıl yapılır 27,5 yılımı buna
verdim devlette. O nedenle bir sorun varken sorunu çözmek için önce sorunu
yaşayanlarla konuşmamız gerektiğini çok iyi bilen birisiyim. Sorunu yaşayanı
dinlemezseniz sorunu çözemezsiniz. O nedenle Ekonomik Sosyal Konsey’den söz
ettim. Ekonomik Sosyal Konsey’in 3 ayda bir toplanması lazım 3 ayda bir. En son
ne zaman toplandı? 5 Şubat 2009. Hangi yıldayız? 2021. Ekonomik Sosyal
Konseyhiç toplandı mı? Hiç toplanmadı. Ve bu bir anayasal kurum aynı zamanda.
Demek ki, devlet iyi yönetilmiyor, liyakatle yönetilmiyor, adaletle
yönetilmiyor, soruna kilitlenmiyoruz, sorunu çözme iradesi yok. Bir iktidar
çoklu organ yetmezliğiyle karşı karşıya kalırsa ülke sorunlarını çözemez tam
aksine kendisi sorunların kaynağı olur.
Muhtarlık kurumu bizim çok
değerlidir. Ve biz muhtarlığı demokrasinin temel taşı olarak adlandırırız.
Muhtarlar demokrasinin temel taşıdır. Belki muhtar arkadaşlarım diyecekler ki,
ya bu kadar milletvekili varken, bakanlar varken biz mi demokrasinin temel taşı
olacağız? Evet. Niçin? Bu topraklarda yapılan ilk seçim 1833 yılında
Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde bir muhtarlık seçimidir. Yani demokrasiyi eğer
bir yerden başlatacaksak bu topraklarda o ilk seçim bir muhtarlık seçimidir
1833 yılında. Demek ki, muhtarlık kurumu bu kadar köklü bir kurum. Peki bugün
siyaset kurumu muhtarlığa gerekli önemi veriyor mu? Bakın yine bir araştırma
yaptık. 82 ayrı kanunda 354 maddede muhtar adı geçer. 82 ayrı kanun, 354
maddede muhtar adı geçer ne siz bilirsiniz ne ben bilirim. Ama siz muhtarsınız
ama bilmiyorsunuz, bilemezsiniz zaten. Neden muhtarlığın tek bir kanunu yok,
bağımsız bir muhtarlık kanunu yok? Muhtarlar bütün görevlerini orada
görebilseler, yetkilerini orada görebilseler. Bunun için bir kanun teklifi
hazırladık gene bütün muhtar kuruluşlarına gönderdik. Dedik ki, bizim eksiğimiz
olabilir, bir hatayı görmemiş olabiliriz bize bildirin düzeltelim ona göre
teklifi verelim. Geldi görüşler aldık teklifi verdik. Birleşik oy pusulası,
seçime giriyoruz değil mi? Muhtarlarla ilgili birleşik oy pusulası yok.
Girersiniz kabine beğenmediğiniz muhtarın alırsınız seçim kağıdını alırsınız
cebinize koyarsınız çıkarsınız. O muhtara oy vermek isteyen bakar ki oy kağıdı
yok orada. Sizin birleşik oy pusulanızın olması lazım. Bu seçime ciddiyet
kazandırır. Orada bütün muhtarlar olmalı ve vatandaş o muhtarlardan kimi
istiyorsa onu seçmeli. Şimdi bir teklif hazırlıyorlar ya da bir çalışma
yapıyorlar. Yerel yönetimlerle muhtar seçimlerini ayıralım birbirinden. Bu çok
büyük yanlış. Hangi muhtar gidecek ev ev dolaşacak gelin oy kullanın diye.
Sizin böyle bir mali gücünüzde yok. Sanki size çok büyük bütçe tahsis edilmişte
siz bu sürede çalışacaksınız, milleti sandığa getireceksiniz. Yerel seçimler,
muhtar yerel seçimlerde önemli bir aktördür, belediye başkanı da önemli bir
aktördür. Buna karşıyız bilginiz olsun. Sizlerde böyle bir teklif gelirse buna
karşı çıkın.
Sizin bir muhtarlık eviniz
yok niye yok arkadaşlar? Belediye başkanı var küçük veya büyük. Bizim pek çok
belediyemiz özel bir muhtarlık evi yapıyor, bir girişi var, vatandaşın bekleme
yeri var, bir kendi makamı var, küçücük makul bilgisayar her şeyi var. Herkes
bilmeli ki burası muhtarlığa aittir. Kirada oturan muhtar biliyorum. Gecekondu
gibi yerde oturan muhtarbiliyorum. Bu neyin ayıbıdır? Demokrasinin ayıbıdır.
Milletin oyuyla gelmişse onun asgari belli standartlarda bir yerde oturması
lazım. Bu çok mu zor? Hayır efendim çok zor değil. Çok basit bir şey. Bu
yapılabilir.
Yardımcı büro personeli.
Sizin yok. Niye yok yardımcı büro personeli? Siz muhtarlığı kapatıp
gittiğinizde orada bekleyecek kimse yok. Biz belediyelerimize şunu söyledik,
mümkün olursa her muhtarlığa bir yardımcı personel tahsis edin. Tahsis ettiler.
Muhtar bir yere gittiği zaman yardımcı personel gelen vatandaşla ilgileniyor.
Ama bu yeterli mi? Hayır. Niye yeterli değil? Şunun için yeterli değil, eğer
yardımcı personeli belediye görevlendirişe muhtar belediye başkanını rahat
eleştiremez. Eleştirirse bak personelimi geri çekiyorum der. O nedenle biz
yasal olarak bir kişinin tahsis edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Ben bunu
söylediğimde kıyamet koptu vay efendim sen nasıl böyle dersin. Niye demeyim? 10
milyonu aşkın işsiz var. Her muhtarın yanında bir genç olsa, gelen vatandaşı
karşılasa, dosyasına baksa, bilgisayarın, daktilonun başında olsa, talepleri
alsa, yazsa, dosyaları sıralasa çok mu zor, çok mu kötü olur?
Köy tüzel kişiliklerinin
yeniden sağlanması lazım ve köy tüzel kişiliklerinin mallarının tekrar iade
edilmesi lazım. Muhtarlığın ayrıca bir bütçesinin olması lazım. Sizin bütçeniz
yok. Niye yok? Mahallede muhtarlık yapıyorsunuz, o mahallede oturanlar emlak
vergisi ödüyor mu? Ödüyor. Nereye ödüyor? Belediyeye ödüyor. Sizde orada görev
yapıyorsunuz. O mahallede toplanan emlak vergisinin yüzde 1’i muhtarlığın
bütçesi olsa ayıp mı olur? Fakir fukara belediye başkanına ulaşamaz, fakir
fukara milletvekiline ulaşamaz, fakir fukara bakana ulaşamaz, cumhurbaşkanına
ulaşamaz, fakir fukaranın en rahat ulaştığı kişi mahallenin veya köyün
muhtarıdır. Bu böyle mi? Evet böyledir. Bütçe demek aynı zamanda denetim
demektir. O paranın doğru harcanması ve yerinde harcanması lazım. Diyelim ki
sınavı kazandı nerede? Rize’de fakir bir ailenin çocuğu Trabzon’da sınavı
kazandı otobüs parası bile yok. En rahat kime ulaşır? Muhtara ulaşır. Otobüs
biletini gidiş dönüş alacaksınız git kardeşim kaydını yap gel diyeceksiniz. Bu
ayıp mı? Ayıp değil. Doğru mu? Evet doğrudur.
Yine sosyal yardımlar
dağıtılıyor. Sosyal yardımlar konusunda çok dertliyim. Şunun için dertliyim,
hiçbir sosyal devlet ve o devleti yöneten hiçbir hükümet insanların onuruyla
oynamaz yani onun yoksulluğunu teşhir etmez. Yoksulluğu teşhir etmek ayıp bir
şeydir. İnsanın onurunu zedelemektir. Bir mahallede veya bir köyde kim fakir
bunu en iyi kim bilir? İki kişi, mahallenin muhtarı veya mahallenin bakkalı bu
ikisi bilir. Bakkalın yetkisi yok çünkü halkoyuyla seçilmedi. Muhtarın yetkisi
var muhtar milletin temsilcisidir, mahallenin temsilcisidir. O zaman sosyal
yardım yapacaksanız muhtar eliyle sosyal yardımları yapacaksınız. Muhtar aynı
zamanda bir partiye angajede değil kendi adıyla çıkmıştır ve seçilmiştir. Böyle
yapılması lazım.
Başka değerli muhtar
arkadaşlarım, mahallenizle ilgili bir karar alınıyor belediye meclisinden sizin
hiç haberiniz bile olmaz. Mahalleli gelir der ki, ya bu belediye karar aldı
muhtarım nedir bu olay? Ne diyorsunuz? Benim de haberim yok. Sizin mahallenizle
ilgili belediye meclisinde bir konu görüşülecekse muhtar mutlaka o toplantıya
katılmalı söz ve karar sahibi olmalı. Evetbu doğrudur teşekkür ederim bende
destekliyorum, hayır bu yanlıştır şu gerekçelerle yanlıştır diyebilmeli.
Mahalleyle ilgili karar alıyorsunuz belediye olarak o mahallenin seçtiği
muhtarın haberi yok. Olmaz. O zaman demokraside bir aksama olur. O zaman biz
muhtara gerekli önemi vermemiş oluruz, onu tasfiye etmiş oluruz bir anlamda.
Daha da önemlisi muhtar
arkadaşlarımın çoğu farkında bile değil. Muhtarlık bir kamu kuruluşu olarak
adlandırılmıyor kanunda. O nedenle belediyeler muhtarlarla beraber proje
geliştiremezler yasak çünkü. Peki muhtarlar bunu talep ediyor mu? Etmiyor
çoğunun haberi bile yok. Muhtarlığı bir kamu kurumu olarak adlandırmak lazım, muhtarlık
kurumunu yükseltmek lazım. Niye diyoruz demokrasinin temel taşı? Temel
muhtardır onun üstüne demokrasi yükselir. O ne kadar güçlüyse temel o bina o
kadar sağlam olur.
Efendim muhtar
kardeşlerime ödenek veriliyor, maaş değil. Hasta olduğunuzda ödeneğiniz
kesilir, izinli olduğunuzda ödeneğiniz kesilir. Milletvekilinin kesiliyor mu?
Hayır. Belediye başkanının? Hayır. Bakanın? Hayır. Cumhurbaşkanının? Hayır.
Onlarda seçimle geldi. Şimdi bakanlar seçimle gelmiyor. Sizde seçimle geldiniz
niye size maaş bağlanmıyor da ödenek veriliyor ve niye ödeneğiniz izin alıyorum
bir ay izin aldım, 15 gün izin aldım ödeneğiniz kesiliyor niye kesiliyor?
Kesilmemesi lazım. Ödenek alırsanız kesilir, maaş alırsanız kesilmez. Belediye
başkanı maaş alıyorsa muhtar olarak seçildiniz sizin de aylığınızın olması
lazım. Çok yüksek, çok düşük o ayrı bir şey ama asgariden bir aylığınızın
olması lazım.
Efendim her muhtarın
önünde çok sayıda icra tebligatı vardır gelir onu tebliğ edin diye. Anayasa der
ki, angarya yasaktır yani bedava iş yaptırmak yasaktır der. Tebligatta sizin
yetkiniz var mı, göreviniz var mı? Size diyorlar tebliğ edin. İyi de bunun
karşılığını bana ödüyor musun? PTT’de memur tebliğ ederken aylık alıyor değil
mi? Size aylık vermiyorlar. Bu da sizi haklı kılıyor.
Ve birde son olarak
Türkiye Muhtarlar Birliğinin kurulması lazım. Türkiye Belediyeler Birliğigibi
Türkiye Muhtarlar Birliğinin de kurulması lazım. Böylece biz demokrasimizi
güçlendirmiş oluruz. Türkiye’de bugün yaşadığımız temel sorun demokrasinin
büyük ölçüde zaafa uğramış olmasıdır. Demokrasiyi güçlendirmeyi temellerden
başlayarak yukarıya doğru büyütmek zorundayız.
Değerli arkadaşlarım,
şimdi oturacağım buraya sizler soru soracaksınız. Sizden iki şey istiyorum.
Bir, ya şu soruyu sorarsam acaba Genel Başkan üzülür mü? Hayır üzülmem sorun.
İki; ya şu soruda Genel Başkana sorulur mu? Evet sorulur. Bir helalleşme yapmak
zorundayız. Oturup helalleşmemiz lazım. Siz bizi tanıyın, bizde sizi tanıyalım.
Bugüne kadar helalleşmedik bir araya gelmediysek kabahat sizin değil kabahat
bizim. Biz sizin gelip çayınızı içtik mi? Hayır. Derdinizi dinledik mi? Hayır.
Oturduk Ankara’da tumturaklı laflar ettik ve dedik ki, gelin bize oy verin.
Niye versin vatandaş kardeşim sen derdiyle ilgilendin mi, derdini çözdün mü?
Onun için söylüyorum, bir helalleşme dönemidir. Oturup konuşacağız. Memleketin
gidişi iyi değil bende biliyorum, her bir vatandaşımız hepinizde biliyorsunuz.
Sorunu çözecek kişiyi herhalde ithal etmeyeceğiz biz kendimiz çözeceğiz
vatandaş olarak, bir araya geleceğiz, oturacağız, konuşacağız. Akıl akıldan
üstündür. Devleti adaletle yöneteceğiz. Devletin dini nedir? Devletin dini
adalettir. Bizim partili, öbür partili, bu partili olmaz. Liyakatle
yöneteceksiniz, işi ehline vereceksiniz. İşi ehline vermezseniz devleti
yönetemezsiniz. Benim adamım gelsin, öbür adam gelsin, öbürü gitsin, muhtara
bunu verme ama öbürü benim yandaşım ona 5 maaş vereceğim birden, 6 maaş
vereceğim. Yandaki komşu? Aç. Olmaz. Bu adaleti sağlayacağız. Onun için dedim
aklınıza gelen her soruyu rahatlıkla sorabilirsiniz ve sizden şunu istiyorum,
soracağınız her soruya samimi cevap vereceğim. Öyle alttan alıyım, yukarıdan
alıyım da oradan dolandırayım, buradan yok öyle bir şey. Açık ve net cevap
vereceğim cam gibi baktığınızda göreceksiniz cam gibi olacak dedi.
HABER MERKEZİ
Haber Videosu
Haberler

VSP GENEL BAŞKANI YILMAZ GÜLÜMSER &rsquo ...
Vatan Severler Partisi Kurucu Lideri ...

Yalova’da Kızılay Ücretsiz Giyim Butiği ...
Yalova’da Kızılay Ücretsiz Gi ...

Kayseri İncesulular da İsmail ÇALAP Güve ...
Ankara merkezli olarak 16 Mayıs 2022 ...