İpek Yolu Haber Ajansı

Geçmiş bir zaman olur ki..


Meyhane Sohbetlerinin bu seferki konusu 26 Mart, Şairlerin Ölmeme Günü; yani, İkinci Yeni şairlerinin yıllık meyhane masası... Hikayesi meşhur, rivayeti muhtelif. Versiyonlarından biri de bizim masada konuşuldu, bazılarını başka bir Ölmeme Günü yemeğinde tanıklarından öğreneceğiz belki.

Bu sefer, yaşayan ünlüler yoktu masada, yerine ölmeyen şairlerle söyleştik. Cemal Süreya, Turgut Uyar, Edip Cansever masanın ortasındaydı. Hepsinin, hepimizin sevgilisi Tomris de masadaydı. Attila İlhan’ın hayaleti dolaşır gibi oldu bir ara; Ece Ayhan, Sezai Karakoç, İlhan Berk de bir kenardaydı ama pek sesleri çıkmadı. Bir de Nazım gelip oturdu teklifsizce, zaten onsuz şiir olmazdı.

 

Masanın üstünde Giritli’nin birbirinden leziz mezeleri vardı, kayıt cihazları ve rakı. Masanın etrafında biz vardık; şiiri sevenler ile sevdiğini bilmeyenler...

6 yaşında Turgut Uyar’ın gözüne bakarak şiir okuyan da vardı masada, şiiri en son ortaokulda bırakmış olan da; yatağının başucunda Edip Cansever’le uyuyan da vardı, düşünde yalnız şiirler yaşayan da; Derrida’dan girip Bakhtin’den çıkarak dizelerin göstergelerini çözümleyecek kalibrede olan da vardı, masadaki kitapların benzerlerine dergilerde eleştiri yazısı yazmakta olan da; sevgililerine usulca Cemal Süreya fısıldamış olan da vardı, gümbür gümbür Nazım’dan başka şair tanımayan da; kendilerine şiir yazılmadığından yakınan da vardı, onlara şiir yazdığını zanneden de; aç karnına tabii kanyakla ısınılan bohem evlerde sabahlara kadar “Bezik Oynayan Kadınlar”ı temrin etmiş olan da vardı, Tomris Uyar’ın ellerinden tutmuş olan da...

 

Kısaca, masada o gece “samimiyet” vardı, şiir vardı.

“masa da masaymış ha, bana mısın demedi bu kadar yüke” hasbel kader bizimde naçiz bedenimiz düşmüş oraya, tam da bir rakı bardağının ortasına, ustaların bir kenarında, sakin, uysal ve sesiz ama saygılı. Sakal yok bıyık yok, adı geçmez sofrada çocuk yok. Tanı tanıya bilirsen şimdiki ihtiyarı.

 

Ustalar var sofrada. Hemde ne ustalar, karşısında dilin demir atar ağzına,palamar bağlarsın dişine, oturur dinlersin keyfine...

Bin düşün bir söyle. Hele düşünme söyle bir hece, düşün dur öylece usta verdi bilmece, yazmaya yetmez masadaki peçete, kalırsın bin gece. Biz böyle gördük böyle yetiştik, ustaya saygı gelir önce. haydı  sizlere neşeli bir gece, sabaha kadar bu böyle bir dönence...

Bitti mi bitmez bazılarının hayatı şiirle başlar şiirle bitmez ustalar hep kalbimizde masada rakı bardağının etrafındadır. Maksat rakı içmek değil, zaten kadehlerde şiir vardır. Tabaklarda sohbet mezesi ustalardan. Gel de içme bardak bardak şiiri ve hadi olma şiirin şerhoşu.. Şiirler bahane dostluklar şahaneydi. İşte o meçhul gece...

 

28 Eylül 2016

kaynak 

Ömer Sabri Kurşun


HABER: AYFER KILIÇ

İPEKYOLU HABER MERKEZİ

Haberler

Yorumlar

Bu habere henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.

Yorum Yaz