İpek Yolu Haber Ajansı

bana kuran-ı kerim yeter






İslâm dîni, Allah’ın, son peygamberi Hz. Muhammed (asm) vasıtasıyla bütün insanlara gönderdiği en son ve en mükemmel dindir. İslâm’ın gelmesiyle, diğer dinlerin hükmü sona ermiştir. İslâm dînini kabul eden kimseye Müslüman denir. İslâm’ın en son ve Allah katında yegâne mûteber din olduğu, Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde belirtilir:

"Bugün sizin dîninizi sizin için kemâle erdirdim. Sizin üzerinizdeki nîmetimi (lütuflarımı) tamamladım ve size din olarak İslâm’ı seçtim (yalnız İslâm’dan razı ve ondan hoşnûd oldum)".

(el-Mâide, 3)

 "Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, ondan [seçtiği dîni] kabûl edilmiyecektir ve o, âhirette hüsrâna [büyük zarara] uğrayanlardan [olacak]tır."

 "Allah katında yegâne [hak] din İslâmdır.

İslâm dinini, sâir dinlerden ayıran belli başlı özellikleri şunlardır:

1- İslâmiyet, her asra ve her insana hitab eder, getirdiği esaslar insanlığın bütün ihtiyaçlarına cevab verir.

İslâm’ın bu cihanşümûl özelliğine Kur’an’da şu şekilde işaret olunur:

"Ey Muhammed! Biz seni BÜTÜN İNSANLARA yalnızca müjdeci ve korkutucu olarak gönderdik." (Sebe’, 28).

"Ey Muhammed! De ki: ’Ey insanlar, ben Allah’ın HEPİNİZ İÇİN GÖNDERDİĞİ Peygamberiyim’." (el-A’raf, 158).

2- İslâmiyet kolaylıklar dînidir.

İslâm’da insanlara yapamayacakları veya yaparken zorluk çekecekleri işler yüklenmemiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de İslâm’ın kolaylık prensipleri şu şekilde ifade edilir:

"Allah, insanı ancak gücünün yeteceği işle mükellef tutar..."

(el-Bakara, 285).

"Rabbimiz, bize gücümüzün yetmiyeceği şeyi taşıtma..."

(el-Bakara, 285).

"Allah, sizin için kolaylık göstermek diler, zorluk çıkarmak istemez..."

(el-Bakara, 185).

Kur’an’da İslâm’ın kolaylıklar dîni olduğu bu şekilde açıklanırken Peygamberimiz de, bu hususta hadîs-i şeriflerinde şu prensipleri vaz’etmişlerdir:

"Ben ancak âlemlere rahmet olarak gönderildim. Azâb için, zorluk vermek için gönderilmedim..."

"Allah Teâlâ, beni sıkıntı ve zahmet verici ve bunu arzu edici olarak göndermedi. Fakat Allah beni, muallim (öğretici, bildirici) ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi..."

"Dininizin en hayırlısı, en kolay olanıdır. Muhakkak ki din bir kolaylıktır..."

"Ben size neyi yasak ettiysem, ondan çekinin; size neyi emretti isem, ondan gücünüzün yettiği kadarını yapın. Sizden evvelki ümmetleri ancak mes’elelerinin ve Peygamberlerine karşı ihtilâflarının çokluğu helâk etmiştir."

"Amelden gücünüzün yettiği kadarını yapın. Siz ibâdetten bezmedikçe, Allah da sevab vermekten bıkmaz."

"Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, ürkütmeyiniz."

Hz. Âişe Validemiz, Resûlüllah Efendimizin bu hususla ilgili tatibkatını şu şekilde beyan etmişlerdir:

"Resûlüllah (asm) iki şey arasında dilediğini tercihte serbest bırakıldı mı, günah olmadığı müddetçe muhakkak onlardan en kolayını alırdı. Eğer iş günahsa ondan halkın en uzak bulunanı Resûlüllah olurdu."

Bütün bu hadîs-i şerifler, İslâm dîninin ne derece uygulanması kolay hükümler ihtiva ettiğini göstermektedir. Cihanşümûl ve kıyâmete kadar pâyidar oluşunda, bu kolaylık anlayışının büyük yeri vardır.

Dinimizin kolaylık dîni olduğuna dair tatbikattan bâzı misaller:

Dînimizde namaz kılmak için su ile abdest almak mecburiyeti vardır. Ancak su bulunamadığı veya su çok soğuk olup hastalanma ihtimali olduğu hallerde, toprakla teyemmüm yapılır. Toprak su yerine geçer.

- Dînimiz yolculara; yorgunluk, zaman darlığı gibi hikmetlere binaen 4 rek’atlı farz namazları iki rek’at olarak kılmak kolaylığını getirmiştir.

- Namazda ayakta durmak (kıyam) farzdır. Ancak ayakta duracak gücü olmayanlar, oturarak namaz kılarlar.

- Hastalara ve yolculara Ramazanda oruç tutmak zor gelebilir. Bu sebeble dinimiz onları Ramazan’da, oruç tutup tutmamakta serbest bırakmıştır. Tutmazlarsa hiçbir mahzuru olmaz. İyileşince veya seyahatten dönünce, oruçlarını kazâ ederler.

- Hac yolunda hastalık, harb, v.s. gibi bir sebeble emniyetsizlik varsa, hacca gitmesi mecburî olan

Müslümanlar, yoldaki tehlike kalkana kadar haclarını te’hir ederler.

3 - İslâmiyetin bütün hükümleri mâkuldür. Akla zıt düşen, mantığa ters gelen hiçbir mes’elesi yoktur.

İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği aklıdır. İnsan onun vasıtasıyla gördükleri üzerinde düşünür, iyiyi kötüden ayırır, doğru ile yanlış arasında bir seçim yapar.

Bu sebeble Kur’ân-ı Kerîm’de 70 kadar âyette akıldan ve akıl sâhiplerinden bahsedilir. Allah’ın emirleri doğrudan doğruya akla yöneltilir. Sık sık "Hiç duymuyorlar mı?", "Akıl etmiyorlar mı?" denilir.

Dînimizde mükellefiyet için akıl esas olduğundan, aklı olmayanlar yaptıklarından sorumlu tutulmamışlardır.

Hz. Peygambere inanmıyan insanlar, "Bize mûcizeler göster de Allah’ına inanalım, peygamber olduğunu kabul edelim" dediklerinde, Allah Teâlâ onların bu tekliflerini beğenmemiş; varlığına inanmak için onları mûcize istemeye değil, yerlere ve göklere ibretle bakıp düşünmeye çağırmıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de bu hususta:

"Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara faydalı olan şeylerle denizde süzülen gemilerde, Allah’ın gökten indirip yeri ölümünden sonra dirilttiği suda, her türlü canlıyı orada yaymasında, rüzgârları ve yerle gök arasında emre âmâde duran bulutları döndürmesinde, düşünen akıl sâhipleri için deliller vardır" (el-Bakara, 164) buyurulmuştur.

Sahâbenin ileri gelenlerinden Hz. Enes, Resûlüllah Efendimizin yanında bir kimseden bahsederken onu medhetmişti. Resûlüllah (asm) sordu:

- Onun aklı nasıldır?

Hz. Enes:

- Ya Resûlâllah, onun ibâdeti, ahlâkı, fazîleti, edebi iyidir, deyince Allah Resûlü yine:

- Onun aklı nasıldır? diye sorusunu tekrarladı. Hz. Enes de:

- Ey Allah’ın Resûlü, biz bu adamın ibâdetlerinden, fazîletlerinden, çeşitli hayırlarından bahsediyoruz; siz ise, aklından soruyorsunuz, dedi. Resûlüllah Efendimiz bunun üzerine şu sözleri söylediler:

- Ahmak olan âbid, cehli sebebiyle şeytana aldanarak fâsık bir kimsenin günâhından daha büyük günahlara mâruz kalabilir. İnsanların Allah’a yakınlıkları, ancak akılları kadardır."

Mâverdî’nin Edebü’d-Dünya ve’d-Dîn adlı eserinde zikredilen bu hadîs, İslâm’da akla verilen önemi göstermesi bakımından son derece ibretli ve düşündürücüdür.

Akılla ilgili diğer bazı hadîsler de şöyledir:

"Aklı olmayanın dîni yoktur."

"Allah akılsız [aklını kullanmayan] mü’mini sevmez.

"Kişinin aklı doğru olmadıkça, dîni doğru olmaz..."

"Cennet 100 derecedir. 99 derecesi akıl sâhipleri için, bir derece de diğer insanlar için..."

"Ya Ali! İnsanlar çeşitli iyiliklerle Allah’a yaklaşırken, sen de aklınla yaklaş."

"Allah Teâlâ akıldan daha kıymetli ve şerefli bir varlık yaratmamıştır."

4 - İslâmiyet, insanlar arasında her devirde görülen sınıf farklarını, eşitsizlikleri, imtiyazları kaldırmış, asıl ve kök bakımından aralarında hiçbir ayrıcalık olmadığı esasını getirmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurulur:

"Ey insanlar! Doğrusu biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık." (el-Hucurât, 13).

Peygamberimiz de şöyle buyurmuşlardır:

"İnsanlar Âdem’in oğullarıdır. Âdem’i de Allah topraktan yaratmıştır."

İslâmiyet, bununla, bütün insanların aynı ana-babadan geldiklerini; hiç kimsenin doğuştan üstünlük iddiasında bulunamayacağını ortaya koymuştur.

İslâmiyet, insanları bir tarağın dişleri gibi hukuk önünde birbirine eşit kabûl etmiştir. Soy, renk ve dil farkına hiç önem vermemiş; insana kıymet kazandıran, sair insanlardan üstün kılan hususun yalnızca kalbindeki Allah korkusu ve îman derecesi olduğunu belirtmiştir. Peygamber Efendimiz bu hususu, şu şekilde ifade buyurmuşlardır:

"Ey insanlar! Unutmayınız ki Rabbiniz bir’dir, babanız bir’dir. Arab’ın Arab olmayana, Arab olmayanın Arab’a, beyazın siyaha, siyahın beyaza Allah korkusu ölçüsünden başka hiçbir üstünlüğü yoktur."

Böylece dînimiz, herkesi hukukta eşit saymış, insanlar arasındaki dünyevî üstünlüklere, gelip geçici etiketlere önem vermemiş, dış görünüşten ziyade insanın iç görünüşüne bakmıştır.

Yahudîlik beden zevklerini ve maddî faydaları ön plânda tutar. Mensuplarını hırsla dünyaya bağlanmağa sevkeder. Hıristiyanlık ve Hind dinleri ise, sadece ruhu geliştirmeye, vücuda eziyetler çektirerek nefsin arzûlarını zayıflatmaya, dünya hayatını boşlamaya önem verirler. Buna karşılık İslâmiyet, ruh ile beden, dünya ile âhiret arasında tam bir denge kurmuş; ne bedene, ne de ruha ızdırap çektirmeyi esas almıştır. İkisine de aynı ölçüde değer vermiş; herbirinin ihtiyaçlarını ayrı ayrı karşılamayı kabul etmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de, "Allahım, bize dünyada iyilik, âhirette de iyilik ver" âyeti, İslâm’daki dünya ve âhiret dengesini en iyi şekilde belirtmektedir.

İslâm, ne dünyaya fazla değer vererek âhiretin, ne de âhirete ağırlık vererek dünyanın terkedilmesine izin verir...

Âhiretin dünyada kazanılacağını söyleyerek, "hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de âhiret için" çalışılmasını ister...

6- İslâm’da ruhban sınıfı yoktur. Herkes dinini gücü nisbetinde kendi öğrenmek zorundadır. İbâdetleri ifa için, kul ile Yaratıcı arasında aracılık yapacak, günahları affettirecek imtiyazlı bir seçkin sınıfa yer yoktur.

7- İslâm, bütün mânasıyle ahlâk ve fazîlet dîni olduğu gibi, en yüksek mertebede ilim ve hakikatın koruyucusudur. 

Ülkemizdeki sivri akıllı, dindar görünümlü müşrikler, Kur’an-ı Kerim’i yalnızca Arapça okunmasının farz olduğunu, tercümelerin bir işe yaramayacağını iddia ederek insanların dini anlamasını engellemeyi çok ama çok iyi bilir. Biz onları önemsemeden, bize gönderilen kutsal mesajları anlayacağımız dilden okuyalım.

Biz bu Kitap’ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. (En’am, 38)

Bak nasıl sıralıyoruz ayetleri, iyice kavrayabilsinler diye. (En’am, 65)

İyice araştırıp kavrayan bir topluluk için ayetleri biz tam bir biçimde ayrıntılı kıldık. (En’am, 98)

Ayetleri bu şekilde, çeşitli başlıklarla veriyoruz ki, “Sen ders aldın!” desinler, biz de ilimden nasiplenen bir toplum için onu iyice açıklayalım. (En’am, 105)

Allah size Kitap’ı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım? (En’am, 114)

Bu, hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da ayrıntılı olarak açıklanmış bir Kitaptır. (Hud, 1)

Sana bu Kitap’ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun. (Nahl, 89)

Yemin olsun, biz bu Kur’an’da, insanlar için her örnekten nicelerini sıraladık. Ama insanların çoğu inkârdan başka bir şeyde diretmediler. (İsra, 89)

Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur’an’dan başka şey değildir. (Yasin, 69)

Kutsal/bereketli bir Kitap bu; sana indirdik ki onu, ayetlerini derin derin düşünsünler ve öğüt alabilsin temiz özlüler. (Sâd, 29)

Yemin olsun ki, biz, Kur’an’ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var? (Kamer, 17)

(Not: Meal olarak Yaşar Nuri Öztürk ve Elmalılı Hamdi Yazır’ın meallerini esas aldım. Bu mealleri beğenmeyen olursa, alıntıların sonlarındaki bağlantılara tıklayarak mealler arasında kıyaslama yapabilir. Ayrıca, tüm bu ayetleri öncesiyle ve sonrasıyla beraber okumak daha faydalı olacaktır. Burada lafı uzatmamak için kısa alıntılarla yetindim.)

  • 1) Farz:

Dinimizce, yapılması kesinlikle emredilen şeye farz denir. Namaz kılmak, oruç tutmak ve zekât vermek gibi.

Farzın Hükmü: Farz olan görevleri yapan, karşılığında sevab kazanır. Özürsüz olarak yapmayan azabı hak etmiş olur. Farzı inkâr eden dinden çıkar.

Farz İki Çeşittir:

a) Farz-ı Ayın: her mükellefin yapması gereken farz demektir. Beş vakit namaz kılmak gibi.

b) Farz-ı Kifaye: Bazı mükelleflerin yapması ile diğerlerinin yapması gerekmeyen farz demektir. Cenaze namazı kılmak gibi. Bazı müslümanlar bir ölünün cenaze namazını kılarsa farz olan görev yerine getirildiğinden, diğer müslümanların ayrıca o ölü için cenaze namazı kılmaları gerekmez.

  • 2) Vacib:

Farz kadar kesin olmamakla beraber kuvvetli bir delil ile yapılması emredilen şeye vacib denir. Bayram namazı kılmak, fıtır sadakası vermek ve kurban kesmek gibi.

Vacibin Hükmü: Vacipleri yapan sevab kazanır. Özürsüz olarak yapmayana azap gerekir.

  • 3) Sünnet:

Farz ve vacipten başka Peygamberimizin ibadet niyetiyle yaptığı şeye sünnet denir.

Sünnet İkiye Ayrılır:

a) Sünnet-i Müekkede: Peygamberimizin çoğu zaman yaptığı, pek az yapmadığı sünnete Sünnet-i Müekkede denir. Sabah, öğle ve akşam namazlarının sünnetleri gibi.

b) Sünnet-i Gayri Müekkede: Peygamberimizin ara sıra yaptığı sünnete Sünnet-i Gayri Müekkede denir. İkindi namazının sünneti ile yatsının ilk sünneti gibi.

Sünnetin Hükmü: Sünnetleri yapan sevab kazanır. Peygamberimizin şefaatine nâil olur. Sünneti bile bile terk edenler azarlanır.

  • 4) Müstehab:

Peygamberimizin bazen yapıp, bazen de yapmadığı şeye Müstehab denir. Kuşluk namazı kılmak gibi.

Müstehabın Hükmü: Müstehab olan şeyleri yapan sevab kazanır, yapmayan azarlanmaz.

  • 5) Mübah:

Mükellefin yapıp yapmamakta serbest dolduğu şeylere mübah denir.  Oturmak, yürümek ve uyumak gibi.

Mübah’ın Hükmü: Mübah’ı yapan sevap kazanmaz, yapmayan da günah işlemiş olmaz.

  • 6) Haram:

Dinimizce yapılması kesin olarak yasaklanan şeye Haram denir. Haksız yere adam öldürmek, hırsızlık yapmak, içki içmek, kumar oynamak, domuz eti yemek, anne ve babaya karşı gelmek gibi.

Haramın Hükmü: Haramı işleyene ceza ve azap gerekir. Allah korkusundan dolayı haramdan kaçınan sevab kazanır. Haramı inkâr eden dinden çıkar.

  • 7) Mekruh:

Haram kadar kesin olmamakla beraber, dinimizce yapılmaması istenen şeye mekruh denir.

Mekruh İkiye Ayrılır:

  1. a) Kerahet-i Tahrimiyye=Harama Yakın Mekruh: Vacipleri yerine getirmemek gibi.

Hükmü: Böyle bir mekruhu işlemekten sakınan sevab kazanır. Yapan günah işlemiş olur.

  1. b) Kerahet-i Tenzihiyye=Helâla Yakın Mekruh: Sünnet ve müstehapları yapmamak gibi.

Hükmü: Bu gibi mekruhlardan sakınanlar sevab kazanır, işleyenlere ceza gerekmez.

  • 8) Müfsid:

Başlanmış olan bir ibadeti bozan şeylere denir. Namaz kılarken konuşmak, oruçlu iken bilerek yiyip içmek gibi. Konuşmak namazı, yiyip içmek de orucu bozar.

Hükmü: Özürsüz olarak ve bile bile ibadeti bozmak azabı gerektirir.

İslam ve İhsan

Toplum nefsine ne hafif gelirse ona inanıyor doğruyu yalanlamaya gidiliyor özellikle yazılı, sözlü, sosyal basında kendini hoca olarak gören kişiler toplumun aklını karıştırıyorlar özellikle geleceğimiz olan çocuklarımızın aklını karıştırıyorlar unutmayalım ki İslam dini Hz. âdemden bu yana başlamıştır günümüze kadar gelmiştir gençlerin dilinde bana kuran yeter, hırsızlık yapmıyorum, hak yemiyorum, cumaları namazıma gidiyorum, çalışmak ibadet sonra makam sahibi olan veya patronun karşısında önünü ilikliyor hürmet gösteriyor rabbi âlemine beş dakika ayırıp onca şey kazanacak ama insana zor geliyor etrafıma bakıyorum İslam şöyle güzel zorlama yok diye konuştuğu inanmayanlara anlatıyor lakin ne İslam’a nede kuranı kerime uyuyor  Müslüman nasıl olmalı diye sorulsa imanın ve İslam’ın şartı söylenilir  lakin bu da yetmeyebilir Müslüman yaşam şartı ile konuşması ,ticareti ile  sözlerinin doğrusu ile olmalı kısaca insanlığa örnek olmalı

Aklıma şu geldi

Abdullah bin Deylemî, sünnete aşk ile bağlılığın ehemmiyetini şöyle ifâde eder:

“Bana ulaştığına göre dînin 

Yorumlar

Bu yazıya henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.

Yorum Yaz

Diğer Yazılar

YAŞAMA DESTEK OL DÜNYAYI DEĞİŞTİR PROJESİ

02.08.2023

YAŞAMA DESTEK OL DÜNYAYI DEĞİŞTİR PROJESİ                &nb...


Devamını Gör

YAŞAMA DESTEK OL DÜNYAYI DEĞİŞTİR( bir adımda sen at )

15.05.2023

Y Proje adı: YAŞAMA DESTEK OL DÜNYAYI DEĞİŞTİR( bir adımda sen at ) ...


Devamını Gör

dünden bugüne erkek ve kadın giyimi

01.04.2023

En temel ifade ile kıyafet kadın ve erkeğin vücudunu hava şartlarından korumak için kullanılan, iç ve dış giyim olmak üzere temelde iki gurupta şekillenmiş, çeşitli kumaşlardan, örgülerden, deriden ve daha pek çok çeşit malzemeden üretilen bir ç...


Devamını Gör

işveren ve işçi

06.03.2023

  Ülkemizde ne yazık ki iş konusunda tüm yasaklar ve kurallar işçinin uyulması bekleniliyor  işveren olarak kendi sorun ve hatasını görmediği gibi yönetici  bölümünde oturanlarda iş verinin yanında bulunuyor  ...


Devamını Gör

deprem

08.02.2023

06 Şubatta Kahramanmaraş’ta saat 04.17’de meydana gelen depremin büyüklüğü 7,7 olarak ölçüldü. Merkez üssü Pazarcık ilçesi olan deprem sonrasında  ülkemin vatandaşları seferberlik oluşturdu tabi ki diğer ülkelerden de ya...


Devamını Gör

islam dini

30.01.2023

...


Devamını Gör

Devletlerin yönetim sistemleri

26.01.2023

...


Devamını Gör

toplum da insan ahlakı,yaşam ahlakı ve iman ahlakı

14.01.2023

Ahlâk, toplum hayatının olmazsa olmaz türden şart­larından biri kabul edilir. Çünkü ahlâk olmazsa, toplu...


Devamını Gör

Sspe hastalığı

07.01.2023

Ülkemizde sspe hastalığı gün geçtikçr çoğalmakta  dunun nedeni ya kızamık aşısı vurulmamakta yada yanlış vulmak sonucu ortaya çıkan bir hastalık   ülkemizde iki milyon altıyüzyetmiş kişi bu haztalıkla uğraşıyor bunun çoğu çocuklarımız   bu hastalığın tedavisi yoktur iyi bir bakıma ihtiyaç vardır   antalya muratpaşa ilçesinde bu hastalıkla muzdarp olan özçelik  ailesi  ...


Devamını Gör

OSMANLIDA HAREM MEKTEBİ VE DİĞER MEKTEPLER

29.11.2022

Osmanlı deyince ilk aklımıza gelen padişahların zevk sefa içinde her gece farklı bir kadınla birlikte olduğu harem geliyor  aslında çok yanlış bir olay padişahlar hareme girecekleri vakitte valide sultandan izin alır ve ses çıkararak gid...


Devamını Gör

sosyal medyada yaşamda ticaret

25.10.2022

Sosyal medyada bazı uygulama veya bir yer öneriyorlar özellikle sanatçılar çocuğunuza şöyle gelişir şöyle olur diye tamam güzel bir şey lakin bunu ticaret için göstermek yanlış bazı kişiler temiz yürekli insanlar inanıp borç harç ile çocuklarını yazdırıyorlar maddi sıkıntıya girdikleri gibi bir de çocuklarını oradan geri almak için birkaç uğraşıyor üstüne birde borçlanıyor...


Devamını Gör

Okullar denetlenmeli

22.10.2022

Geçen gün ...


Devamını Gör

ANLATIM VE ANLAMA BOZUKLUKLARI

12.10.2022

...


Devamını Gör

DAVRANIŞ BOZUKLUĞU

22.09.2022

Toplumun içinde bazı kişilerde gözüken bir rahatsızlık var etrafımdaki kirşlere bakıyorum toplumun her kesiminde gözükmeye başladı karşımızdaki kişiler ile iletişim öyle bir hale geldi ki kırıcı, küfürlü sözler normal bir hal sayılır oldu konuşmamıza dikkat etmeden konuşur olduk kendimizi savunmamızda ben buyum diyerek geçiştiriyoruz hal ve hareketlerimiz yani tavr...


Devamını Gör

çocuklarımız

25.08.2022

  Eskiden çocuklarımızın altına muşamba bezler tutulurdu tahtadan oyuncaklar yapılırdı. Ebelerimiz annelerimiz bakar gelinlerine kızlarına tavsiyede bulunur babalar çocuklarına fazla zaman ayırırdı akşamları toplanır hoş sohbet edilir fıkralar vs. şeyler anlatılırdı Sokaklarda oyunlar oyna...


Devamını Gör

eğitim ve öğretim

17.08.2022

Öncelikle kısaca eğitim ve öğretim nedir a...


Devamını Gör

Mansur EKMEKÇİ kimdir

13.08.2022

...


Devamını Gör

YAŞAMA DESTEK OL DÜNYAYI DEĞİŞTİR

05.08.2022

 Havalar gittikçe ısınmaya başlandı ülkemize çöl sıcakları gelmeye başlandı. Bunun nedeni düşünen yok  bilinçsiz yaşama d...


Devamını Gör

ŞİDDET

01.08.2022

Şiddet nedir ile başlayalım şiddet: bireyin fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik tutum ve davranışlara denir. Şiddetin çıkma sebepleri:  ruhsal bozuklukları yaygın olarak görülmektedir ve ekonomik durumlar...


Devamını Gör

EŞİTLİK

30.07.2022

İlk önce Toplumda eşitlik bazı haklar var bunlar eşittir güvenlik oy kullanma konuşma gibi topluma mal ve hizmete eşit seviyede erişmeyi içerir. İnsanlar ...


Devamını Gör

YAŞAMA DESTEK OL DÜNYAYI DEĞİŞTİR

23.07.2022

  ...


Devamını Gör

Toplumun ve bireylerin yaşamdaki yeri

21.07.2022

...


Devamını Gör

NEREYE GİDİYORUZ

20.07.2022

Soru ile başlayalım nereye gidiyoruz biz bu muyuz?...


Devamını Gör